Graf adlı YouTube kanalında yayınlanan(14 Eylül 2017’de) İzzet Yasar söyleşisi gerek Yasar’ın şiirden sinemaya uzanan bir yelpazede yaptığı değerlendirmeleri gerekse toplumsal siyasal hâdiseleri okumasındaki dikkat açısından çarpıcı bir nitelik taşıyor.


Hâin İlan Edildim

Yasar, son yıllarda ötekileştirildiğinizi mi hissettiniz sorusuna karşılık yaptığı açıklama şu şekilde:

Ben oradaki bir basit çevre eyleminin nasıl bir darbe girişimine dönüştüğünü fark ettim. Oy vermiştim ve oyumu çalmak istiyorlardı. Demokrasi dışı yöntemlerle seçilmiş insanları devirmek istiyorlardı. O zaman kendimce mücâdele ettim. O süreçte de hâin îlân edildim.

Yaşadığım İlk Linç Girişimi: Gezi

Birçok darbe girişimini birebir yaşadınız, Gezi’den önce farklı darbe dönemlerinde benzeri bir linç girişimi yaşadınız mı sorusuna Yasar, “Gezi ilkti” cevabını veriyor ve içinde büyüdüğü çevrenin kendisini aforoz etmiş durumda olduğunu sözlerine ekliyor.

Sansür

12 Eylül sonrası hakkında bir soruşturma açıldığı haberini kendisine bir polis memurunun verdiğini ama herhangi bir yaptırımla karşılaşmadığını anlatan Yasar dönemin sansür zihniyetini ilginç bir örnek üzerinden anlatıyor:

O dönemde yayımladığım bazı şiirlerin sansür edildiği oldu. Şöyleydi, bazı kelimeleri cunta yasaklamıştı kullandırmıyordu. Kazasker falan gibi… Ama benim solcu yayıncım onu bahâne ederek benim Stalinizme karşı yazdığım bazı şeyleri de sansür etmeye kalktı. O da kendi açısından Sovyetler Birliği’ni, Ortodoks sosyalizmi koruyordu.

Yasar, sansürün her zaman işine yaradığını, sansür yüzünden değiştirdiği şiirlerin hep eskisinden daha iyi olduğunu düşünüyor.

Sanatın Gücü

Yasar, sanat dünyâyı değiştirmemiz için eskisi kadar iyi bir araç bir sığınık değil mi artık sorusuna bireysel olarak bir sığınak olabileceğini ama eskiden de sanatın böyle (dünyayı değiştirmek gibi) bir gücü olup olmadığının düşünülmesi gerektiğini ifade ediyor.

Şiir kitaplarının en fazla üç yüz sattığını belirten Yasar hayâtı boyunca Türkiye’de şiirden hiç para kazanmamış.

Şimdi ben çok satan bir yazar da olsam, çok insana ulaşan bir sanatçı da olsam(yazar veya müzisyen) hiçbir şey değiştirebileceğimi sanmıyorum. Başkalarının da değiştirebildiğini sanmıyorum. Çok iyi bir roman veya bir şiir neyi değiştirebilir ki?

15 Temmuz: Uluslararası Bir İşgaldi

Yasar, 15 Temmuz’un çok taze olduğunu belirttikten sonra açıkça korktuğunu söylüyor. 15 Temmuz’u herkesin bildiğini, yaşadığını söyleyen Yasar’ın bu sözlerin devâmında söyledikleri de oldukça mühim:

Ben de artık olmaz herhalde diyenlerdendim. Ama baktım ki eyvah gâliba oluyor dedim, korktum.

*

15 Temmuz benim bildiğim darbelerden değildi. Bu bambaşka bir şeydi. Bu uluslararası bir işgaldi bence. Çünkü darbeden sonra belli başlı Batı basınını taradım. İngilizce, Fransızca, İtalyanca okuyabiliyorum. Bir parça da Yunanca çalışıyorum. Bu imkânlarımla taradığımda Batı basınının büyük çoğunluğunun bir iki istisnâ hâriç, bu bombalarla uçaksavar mermileriyle paramparça edilen insanlara hiçbir merhamet duymadığını ama darbe püskürtüldükten sonra Erdoğan’ın darbe sonrası iktidarını pekiştirecek olmasına korkunç bir öfke ve korku duyduklarını gördüm. Bugün daha yeni üç tane gazete, dergi kupürünü yan yana koydum, hepsi şunu diyor: “Erdoğan’ın kanlı intikamı”. O darbe gecesinde nasıl kan döküldüğü umurlarında değil. Sonradan yalan olduğu ortaya çıkan kafa kesme haberlerini kullanıyorlar.

Kültürel İktidar: Darbeleri Desteklemiş, Tek Adam Atatürk’e Hayran, Yetmişlerdeki Silâhlı Örgütleri Yücelten İnsanlar

Öncelikli olarak halletmemiz gereken toplumsal sorunlarımız neler sorusuna cevâben İzzet Yasar kültürel iktidar meselesi bağlamında oldukça çarpıcı yorumlarda bulunuyor:

Uzun zamandır demokrat olduğunu iddia edenlerin kendilerine dönüp bakmaları lazım. Bunlar genellikle, yakın zaman kadar solculardı. Kültürel iktidar diyelim. Ömer Laçiner kendini hatırlattı bana, onun “gerekirse demokrasi dışı yollardan bu iktidar devrilmelidir” dediğine şâhit olduk. Bir sürü solcunun demokrasiye önem vermediğini gördük.

Demokrasi deyince geleneksel olarak kültürel iktidar olmuş ve demokrasiye sahip çıkmış kesimin, entelektüellerin, solcuların gerçekten biz demokrat mıyız diye kendilerine bakmaları lazım. Çünkü muhalefeti bunlar oluşturacak oluşturursa. Ama bunların büyük çoğunluğu darbeleri desteklemiş, tek adam Atatürk’e hayran, yetmişlerdeki silâhlı örgütleri yücelten insanlar. Hâlâ şimdi bunları öven yazılar görüyorum. Şimdi ilk defa bunların dışında bir parti iktidara gelince bu sefer de demokrasi dışı yollardan bunları indirmek lâzım diyen Ömer Laçiner gibi Birikim dergisinin en önemli adamları… Veya işte Murat Belge gibi.

Muhalefet olmazsa ne olacak, bir iktidar bu durumda ne yapabilir. Gider gider sonunda “implosion”a, bir iç patlamaya uğrayabilir. Belki onu bekliyorlar. Bilmiyorum.

Graf adlı YouTube kanalında yayınlanan (14 Eylül 2017’de) İzzet Yasar söyleşisinin tam kaydı aşağıdadır:

Yazar Hakkında

HAZIRKITA, bir odağa yaslanmaksızın ve verili politik-poetik angajmanlara dâhil olmaksızın konuşabilme ihtiyacına binaen 2017’de yayın hayatına başladı. Türk ve dünya edebiyatının seçkin ve özgün örneklerine yer verme, nitelikli kültür-sanat yayıncılığı yapma ve bağımsız bir tartışma platformu oluşturma ilkesiyle yayın hayatını sürdürüyor.

Yorum yaz