geçme namerd köprüsünden
ko aparsın su seni,
yatma tilki gölgesinde
ko yesin aslan seni.

Bu deyiş kime ait, bilmiyorum. Fakat bildiğim hayatımızın, bu deyişi bihakkın yerine getirerek yaşayanlarla köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin sözünü bihakkın tahakkuk ettirenlerin arasında geçtiğidir. Bir de bağlantısızlar var tabi, geçilecek bir köprü derdi olmayanlar. İşte onlar çoğunluk… Sessiz çoğunluk… Kötülerin kötülüklerine kılıf bulmak için çoğu zaman öne sürdüğü onların sessizlikleri, gayesizlikleri, umarsızlıkları… İyilerin, namert köprüsüne tenezzül etmeyenlerin derin yalnızlıklarında çınlayan yine onların sessizlikleri… Onların bu renksizliklerini düşündükçe nerdeyse kötülerin varlığına şükredesim geliyor. Hatta kayıtsızlığın en feci kötülüklerden biri olduğunu düşünerek kötülerin kötülüklerini hazmımı kolaylaştırıyorlar. Daha da ileri gideyim; sanki kötüler ve iyiler sürekli yapmak zorunda oldukları bir farzı ifa ediyorlar da bütün mesele bu durum karşısında kayıtsızların, bağlantısızların, umarsızların ne tavır takındığı ile ilgili gibi geliyor bazen. Abarttım mı? Olabilir. Kötülüğü hafife mi aldım? O da olabilir. Fakat kötülük kendine zemin olarak her zaman aslında kötü olmadığını inandırabilecek ya da kötülüğe kayıtsız kalacak kitleler istemez mi? Öyle uzun bir mesele ki. Belki de deşmeye hiç gerek yok. İyi olma gayretinin insana verdiği o temiz hissiyattan bahsetmek, o hissi kulaçlamak en güzeli. Gerisi terane.

*

Bazı mısralar var, insanın diline takılıyor. Fazıl Hüsnü’nün “çocuklar korkunç Allah’ım”ı böyle mesela. Bu mısraı oldum olası sevmem ama nedense ara ara aklıma gelir. Dehşetli bir söz… Uyuşuk bir kedi gibi zihnimin aralarında dolaşıyor. Çocukların hafızasızlıkları, dünyanın dünya kadar dertlerine kayıtsızlıkları, saflıkları… Evet, sanırım korkunç. Korkunç güzel.

*

İnsanlar üçe ayrılır: sigara içenler, sigara içmeyenler ve sigarayı bırakanlar.

Bu grup içinde en acımasızı kesinlikle sigara içmeyenler. Onlara göre bütün sağlık problemlerinin altında sigara vardır ve dünyanın en saçma işi bunu bile bile sigara içmektir. Bu yüzden sigara içenlere karşı sürekli müstehzi bir hava ile üst perdeden söylevler çekme fırsatını bulmaları halinde değmeyin gitsin ciddiyet maskesi takmış mutluluklarına. Öyle ki sigara içenler bir yerden sonra diyecek söz bulamayıp, bu hikmetsiz nutukları bitirme telaşıyla karşı tarafa katılırmış gibi yapıp bırakma planlarından filan bahsetmeye başlarlar. Fakat heyhat! Onların sigara içme üzerine söylediklerinden kat be kat fazla bırakamama üzerine de söyleyecekleri bir kamyon laf vardır. Sigarayı bırakanlar öyle mi ya? Onlar ne kadar zor bırakmış olsa da yahut mecburen bırakmış olsalar da içenlere karşı hala önleyemedikleri bir merhametleri vardır. Söylev konusunda onlar da fena değillerdir ama o düzgün cümlelerin arkasında dumanı tüten bir “aslında seni anlıyorum” kısmı vardır ve o kısım güzeldir. Hatta o kısmın ardına düşüp tütünden bile vazgeçer insan. O kısım işte… Hani diyor ya Orhan Veli: bilmezdim şarkıların bu kadar güzel/ kelimelerinse kifayetsiz olduğunu/ bu derde düşmeden önce.

Bir de sigara içenler var tabii. Anında tanırlar birbirlerini.

*

Ciddiyet! Ne bencil, ne soğuk, ne umutsuz bir kelime… Arapça kökenli bu kelime biçmek, daldan meyve koparmak anlamındaki cadda’dan türemiş. Türediği yerden belli soğukluğu… İnsanı meyvesiz bırakıyor. Sizleri ciddiyete davet ediyorum beyler, hanımefendiler! Her şartta ve durumda ciddiyetini muhafaza etmeye gayret gösterenlerin sakladıkları, taşırmamaya çalıştıkları o garip dürtü ne acaba? Lügatlerden kaldırılsın bu kelime, gayet ciddiyim.

Ciddiyet tutkunlarının başka insanları kendi ajandalarına, kendi kafalarında çizmiş oldukları renksiz ve hatta kimi zaman acımasız, merhametsiz bir yola davet ettiklerini hissetmişimdir hep. İnsan bunca belirsizliğin, kaosun, bilinmezliğin ortasında neden ciddi olsun ki? Elbette sümsüklüğe ve yılışıklığa çağrı yapmıyorum ama işte ciddiyetin zıttı olarak insan zihninde maalesef bu sözcükler beliriyor. Oysaki ciddiyetin zıttı pekâlâ samimiyet, hasbilik veya harbilik olabilir.  Hülasa, ciddiyeti elden bırakmak lazım…

Yazar Hakkında

Şair. İlk kitabı Uzun Hava, 2012'de yayımlandı.

Yorum yaz