HAZIRKITA’nın yerinde saymaya başlamasının üçüncü yılı. Hazır, kalıp, resmî kabulleri, nevzuhur politik/poetik argümanları veri kabul ederek söz almanın getirisi yüksek ve mümkünken yerinde sayma bir iradenin karşılığı olabilir mi? Bunu zaman gösterecek. Zaman gösterecek çünkü zaman söylenen birçok sözü boşa çıkarmasıyla meşhurdur.

İlerlemeye ve ima ettiği evrene değer atfı içermeyen, –bunu kendi başına bir değer olarak değil vakıayı tespit sadedinde söylüyorum– suyunda harcında resmî ve gayriresmî proje desteği barındırmayan, siyasetin ve sanatın kendine has engizisyon mahkemelerine takdim-tâzim döngüsü içerisinde kendini göstermeyen bir yerinde sayma, diyebilirim ki mahkûmiyet içermez. Yani söz konusu olan yokluktan mütevellit bir hareketsizlik değil.

Yer-yurt sahibi olmanın bedeli olarak istenen vergi biçimleri belini büküyor. Kimin? Tabi ki sözünden başka sermayesi olmayanların. Bel ve boyun arasında açılan bir tercih makası insanın karşısında, meydan okuyor. Boynunu bükenler için denetimli çatışma alanlarında bir taraf seçerek yükselme imkânı her zaman var. Bunun için gerekli olan maharet değil. Bugün, söylenmesi beklenenleri söyleyerek yahut susulması beklenen yerde ses çıkarmayarak tensip kuyruğundaki süreyi kısaltmak şark kurnazlığının bir alameti olarak düşüncede, sanatta, siyasette salgını körüklüyor.

Bu anlamda HAZIKITA bir kapalı havza. Mevcut şartlarda borçlu olduğu bir nehri, denizi ve okyanusu yok. Sesini mücavir alandan yükselen seslere göre alçaltması veya yükseltmesi gerekmiyor. Sayfa görünürlüğünün bini geçtiği günlerde dahi bir yaprağı kımıldamayabiliyor. Bu, okurlarının çoğunun bakışlarını tenezzülen lutfettiğinin göstergesi. Tenezzülen değil de –bir tarafa yönelme anlamıyla– teveccüh ile bakanların varlığını görmek de bu işin heyecan uyandıran tarafı. Aynı yere yürüyen fakat birbirinden haberi olmayan insanların karşılaşması nasıl açar bereket kapılarını ve birlikte, safları sıklaştırarak öğrenmenin, yol yürümenin –nihayetinde yerinde saymanın da bir yolu ve usulü olduğunu düşünebiliriz– adabını başka nasıl öğrenir insan?

HAZIRKITA ortalık yangın yeriyken bile her şey tıkırındaymışçasına telaşsız düşünebilenlerin, yaşayabilenlerin mecrası olsun isterim. Yani bu, ortalığı ateşe vermekle, muttasıl ayran kabartmakla geçimini temin edenlerin iş tekliflerini, eğlencesini de baştan reddetmek anlamına geliyor. Bir işe yaramamak, bir diğer anlamıyla iş yapmak her zamankinden daha çok düşünce dikkati gerektiriyor.

Bu düşünce dikkati gökten zembille inmiyor. Bunun için bir tetikte bekleme, yer-yurt gözetme alanı HAZIRKITA. Daha temkinli konuşmak gerekirse, bunun çabasını ifade ediyor.

Üçüncü yılı geride bırakmanın sevinciyle.


İlaveten… Bu yıl HAZIRKITA yeni bir yüze kavuştu. Sitenin içeriği ve ziyaretçi sayısına göre yeterli, temiz ve güzel bir tasarıma sahip olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda, her ne kadar yayın çizgisini henüz çeşitlendirememiş olsak da, podcast yayınına başladık. Bu hususlarda elini bilfiil taşın altına koyan, hem emeğiyle hem de önerileriyle başından sonuna kadar titiz bir şekilde, sabırla çalışan Cahit Nuri Daşçıoğlu’na teşekkür ediyorum.

Yazar Hakkında

27 Aralık 1992’de İzmir’de doğdu. Lise eğitimini (Konya) Özel İsmail Kaya Lisesi’nde, üniversite eğitimini Gazi Üniversitesi’nde tamamladı. 2014’te Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini İbn Haldun Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde Heidegger’de varlık, hakikat ve sanat ilişkisi üzerine yazdığı tezle tamamladı. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Felsefe Tarihi ve Sistematik Felsefe doktora programında eğitimine devam ediyor. İlk şiir kitabı Kanımız Yerde Kaldı (Ebabil Yayınları) 2018’de, Ölüm Alışkanlığı (Ketebe Yayınları) ise Mart 2022’de yayımlandı.

1 Yorum

  1. Pingback: HAZIRKITA’nın Dördüncü Yılı

Yorum yaz