İlk başta kapıya güzel ve taze bir “merhaba” asılır
“Bismillah” demeli anahtarı çevirmeye başlayınca
Sessizlikler ve melekler daimî misafirimiz
Hevesle korumuşlar tüm odaları
Onlara da selam, unutur muyuz onları
Coşkuyla selam, eyy kirli bulaşıklar
Makineler sizi sevemez
Sıcak su ve deterjandan yapılma bir şefkatle
Seveyim biraz kirinizi
Okşayayım dün akşamdan kalan izlerimi
Çay bardakları dolmayı bekliyor
Elbette çaya da gelir sevginin sırası
İçilir bir miktar yakma bilgisi
Bir cehennem provası olarak terleme teknolojisi
Akar boğazımdan aşağı
Kahve, çekilmiştir ve hazırdır uykuma sataşmaya
Kolombiyalı bir çocuk işçinin elleri girer yoksa rüyama
Porselen kupalardan yorgunluğuma çığ gibi taşar
Bir plaka çakar alnıma zaman:
“Vazgeçme bir şiir daha yaz”
Dün gece kabuk değiştirmiştim
O yüzdendir yılannn gibi saçılmış çamaşırlar ortalığa
Litrelerce süt içip öyküler okudum dağların içine doğru
Gidemedim ama olsun gitmek duygusu kaldı içimde
Son günahlarımın tozu hâlâ üzerinde
Namaz kıldığım seccadem
Beni bir tövbe çarpıntısı şeklinde çarpıp duvarlara
Bir tutam pişmanlıkla beraber
Atacak Allah’ın ellerine
Kendimi bir ağaç olarak bırakırım banyoya her gün
Belki ıslanırım ıslanırım dallarım büyür boyuna
Bir ırmak olma isteği borulardan geçerek küvete dolar
Yeni açılmış bir sabunun köpükleri gelir sonra
Fayanslar=
Evimin gizli kameraları çeker bütün olanları
Balkon dikilmiş bir yaradır belki biraz haramdır
Yine de silinmeli süpürülmeli yıkanmalıdır
Evimin şehre karşı açılan eli,
Mahcup karşılıyor ikindi ezanlarını
Sonra sayamadığım bir sürü eşya
Ekmek bıçağı, sürahi, saatler ve ayna
Her biri bir kelimenin ucundan tutuyor bir anlama
Her Ev sırtında bir dil taşıyor
Kimi kon-uşuyor kimi susuyor
Şiir için kullanılan minyatür Fereydoun Ave’ye aittir.