1. Sahneleme ve Günlük Hayatın Dramaturjisi

Erving Goffman’ın kuramında birey, sahnedeki bir oyuncu gibi davranır. Bu oyuncu, toplumsal yaşamın çeşitli alanlarında (aile, iş, arkadaş çevresi, kamuya açık alanlar vs.) kendine uygun rolleri üstlenir ve her bir rolde “izlenim yönetimi” aracılığıyla başkalarında belli algılar oluşturmak ister. Her bir rol, belirli bir ön sahne (front stage) ve arka sahne (back stage) gerektirir; bu ayrım, bireyin performansını nasıl düzenlediğini ve toplumsal normlara nasıl uymaya çalıştığını açıklar.

Goffman, burada bireyin benliğini sabit bir içsel öz olarak değil, etkileşimsel bir kurgu olarak tanımlar. Yani benlik, bireyin “izlenim yaratma” amacıyla sahnelediği karakterin bir ürünü olup, bu süreçte başkalarının geri bildirimleriyle biçimlenir. İlk metinde yer alan “ön izlenim” kavramı da bu bağlamda bireyin niyetlerini ve toplumsal stratejilerini şekillendiren bir ön süreçtir.

2. Etkileşimin Ahlaki Boyutu: Doğruluk, Manipülasyon ve Performans

İkinci ve üçüncü metinlerde Goffman, toplumsal etkileşimin yalnızca yüzeysel bir sunum değil, aynı zamanda ahlaki bir eylem olduğunu öne sürer. İfade yalnızca bir boşalım (deşarj) değil, aynı zamanda bilgi üretimi ve yönlendirme aracıdır. İnsanlar karşısındakilerin verdiği izlenimlere göre değerlendirme yapar ve bu değerlendirmelere dayanarak ahlaki beklentiler geliştirir: “Beni yanıltmamalısınız.”

Ancak bu ahlaki beklenti, izlenimlerin manipüle edilebilme ihtimalini ortadan kaldırmaz. Goffman, gerçekliğin teatral olarak kurulabildiğini, yani toplumsal yaşamda birçok bireyin yalnızca “doğru olanı yapmakla” değil, “doğru olanı yapıyormuş gibi görünmekle” de ilgilendiğini vurgular. Bu noktada ahlak tacirliği (moral entrepreneurship) kavramı, bireyin ahlaki bir performans içinde samimiyetten uzaklaşıp, sadece izlenimsel bir meşruiyet arayışına yönelmesini betimler.

3. Benlik: Bir Bireysel Öz Değil, Dramatik Bir Etkidir

Goffman’a göre benlik, bir bireysel varlık ya da sabit bir nitelik değil; dramatik bir inşadır. Bir oyuncunun canlandırdığı karakter gibi, benlik de bireyin başkalarına sunduğu bir imajdır. Bu imaj, yalnızca bireyin içsel özelliklerinden değil, performansının izleyici üzerindeki etkisinden kaynaklanır.

Bu anlayış, bireyi sahnedeki bir aktör olarak görmenin ötesinde, benliğin sosyal olarak inşa edilmiş bir kurgu olduğunu ortaya koyar. Benlik, sahne, kostüm, izleyici, arka plan ve ortak ritüeller gibi unsurların toplamıyla oluşur. Böylelikle birey, toplumsal düzenin yeniden üretildiği bir gösterinin hem aktörü hem de ürünü haline gelir.

4. Kavramsal Zenginlik ve Retorik İtiraf

Goffman, tiyatro metaforunu kullanırken bunun sınırlarının farkındadır. “Tüm dünya bir sahnedir” iddiasını metodolojik bir araç olarak kullanırken, bunun kesin ve mutlak bir gerçeklik olmadığını, fakat toplumsal analizde açıklayıcı bir güç sunduğunu belirtir. Bu öz farkındalık, Goffman’ın teorik derinliğinin ve bilimsel alçakgönüllülüğünün de bir göstergesidir.

Değerlendirme

Bu çerçevede yapılan inceleme gösteriyor ki, Goffman’ın dramaturjik yaklaşımı:

  • Benlik kavramını bireyin içinden değil, ilişkisel süreçlerden türetir.
  • İfade ve izlenim yönetimi kavramlarıyla, gündelik hayatın ne kadar stratejik ve düzenlenmiş olduğunu ortaya koyar.
  • Ahlakdoğruluk ve manipülasyon gibi değerleri etkileşimsel bağlama oturtarak, bireyin samimiyetle değil, etkiyle ilgilendiğini gösterir.
  • Tiyatro metaforu, metodolojik anlamda güçlüdür, ancak Goffman bu benzetmeyi gereğinden fazla ciddiye almamamız gerektiğini hatırlatır.

Yazar Hakkında

1992’de Tatvan’da doğdu. Lise eğitimini Erciş Anadolu Öğretmen Lisesi’nde, lisans eğitimini Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde tamamladı. Bu yıllarda editörlüğünü yaptığı edebiyat dergisinde şiir ve öyküleri yayınlandı. 2015’te Özel Eğitim Bölümü’nden mezun oldu. Şubat 2020’de Bursa Uludağ Üniversitesi’nde Din Sosyolojisi alanında yüksek lisansını tamamladı. 2015’ten beri MEB’de Özel Eğitim Öğretmeni olarak çalışmaktadır.

Yorum yaz