61

Bir vakıayı adamakıllı ıskalayan önermeleri büyük bir özgüvenle dile getirmek, örgütlü bir yapının sözcüsü olarak konuşmadığı taktirde dahi Türkiye’deki kamusal görünürlüğünü maddi-entelektüel kazanca dönüştürmek isteyen pedantik-ağız için bir usûl bilgisine dönüşmüş durumda. Bu hadisenin bir tarafı. Diğer tarafı ise şu: Bu çeşit ağızlardan mütereddit kulaklara giren kelimeler ellerde tutkulu şakşağa tahvil oluyor. Bu bakımdan, fanatikler çoğu zaman mütereddit ruhlardır diyebiliriz. Sendelememek için daha hızlı koşarlar, koşarlar… Ötesine güç yetiremeyip durduklarındaysa iman düzeyinde savunduklarını yeni imanlarının terazisinde tartıya vurmayı iş edinirler. Bu vasatı olmayan koşuların ayarını bozduğu terazileriyle dünyayı ve muhatapları olan her bir canlıyı yeniden ve yeniden yargılarken esasta istikrar ile yapabildikleri tek bir şey vardır: Kendilerini kendileriyle yüzleşmekten alıkoyacak tüm savunma mekanizmaları hünerle çalıştırmak!

62

Hümanizmin tarihi, teoride ve pratikte bir “şiddet tarihi”dir. Kültür ürünü olarak tasvîben dolaşımda tutulan her türlü araç, söz konusu şiddete meşruiyet alanı açmaya matuf işlevlendirilmiştir. Uluslararası hüviyete sahip çatı organizasyonlar, devletler, sivil toplum kuruluşları bu araçları işlevleri haricinde kullanabilecek bir atılım gösterme iradesi taşımak bir yana, “katılımcı demokrasi”nin iştahlı katılımcıları olarak cari söyleme ortak olma yoluna giderler. Söyleme ortak olmama imkânı “sıradan insan” için mümkündür. Hatta yetki sahiplerine nazaran ziyadesiyle mümkündür. Sıradan insanın konumu, zannedilenin aksine, elini, dilini ve kalbini bağlamaz. Yetki sahiplerininki bağlıdır. Artan yetki, çoğunlukla, elde, dilde ve kalpte seyreltici etkilere sebebiyet verir. Maiyetiyle gezmeyen, takip altında bulunmayan, sözlerinin kurumsal bağlayıcılığı olmayan, çıkar gruplarının ilgisinden uzak sıradan insan, tam da bu konumu itibariyle akıntının dışına çıkabilme imkanına sahiptir. Çoğunluğun aksine, söyleme dahil olmamayı seçebilir. Bu seçme anı, sıradan insanı sıra dışına çıkarır.

63

Garabet o ki, söz alma iddiası sanatkarları sıradüzene sokuyor, şiddet tarihinin hümanist yargılarını, Gazze için haklı bir tepkiyi gösterirken, tekrar etmelerine yol açıyor; mesela “savaşın her türlüsüne karşı olmak” gibi. Kendi adıma, savaşın her türlüsüne karşı olmam imkân dahilinde değil. Savaşın her türlüsüne karşı olmak, bilinçle kurulan bir cümle ise, hümanizmin mümini ve müşterisi olmayı gerektirir. İsrail’i Batı hümanizminin gayrimeşru çocuğu İsrail’e hümanizmin telkini olan yargılarla karşı koymak mümkün değildir. Dahası İsrail, Filistin’de canlı bırakmamacasına bir kıyım gerçekleştirirken Filistinlilerin İsrail’de sivilleri hedef aldığı yönündeki iddianın bir uluslararası kampanya eşliğinde ayyuka çıkarıldığı, bu iddianın Türkiye’de hiç de azımsanmayacak müşterisinin ortaya çıktığı bir bağlamda asla kullanılmaması gereken bir ifade varsa, o da, İsrail iştirakçilerinin propagandalarını teyit eder gibi okunabilecek şu ifadedir: “…hangi örgüt, ordu ya da güç tarafından gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin sivillere yönelik şiddet ve katliamları lanetlediklerini yinelerken…” Bir işgal gücü olarak İsrail, tam da civilite’nin 21. yüzyılda kaydettiği ilerlemenin, demokrasinin eriştiği olgunluğun, insanlığın yüksek ideallerinin pratiğe döküldüğü noktada hareket ediyor.[1] Bu hareketi İsrail bu denli güçlü ve yekvücut yapabiliyorsa bunu, devleti bir “sivil alan” içermeyecek şekilde kurgulamasına borçlu.

64

İsrail’e ne kadar “katil” dersek diyelim, Gazze’ye ne kadar destek verirsek verelim, mevcut konjonktürde, İsrailli yerleşimcilerin işgalci olduğunu gözden kaçıracak bir civilite söylemi olarak “sivillere yönelik şiddet ve katliamları lanetleme” fikri, günün sonunda, Filistin’i yakıp yıkanların mazeret olarak arz ettiği sözde “Hamas’ın sivilleri hedef alan faaliyetleri”ni teyit etme ve Hamas üzerinden Filistin’i hedef gösterenlerin tezlerine destek vermek olarak değerlendirilir.

65

Netanyahu, “Hamas son buluna kadar savaş devam edecek” diyor. Hamas’ı “sorunun bir parçası” olarak konuşmaya hizmet edecek her türlü bağlamda sorum şu: Hamas olmasaydı İsrail’e karşı söz söylememizi gerektirecek bir durum söz konusu olmayacak mıydı?

65

İsrail işgal güçlerini temize çekme siyaseti bugünlerde kamuoyunda yeni bir söylem formu kazanıyor; Netenyahu’yu hedef gösterme şeklinde. Bu söylemin Türk siyasetindeki sözcüleri şu sözleri sarf ediyorlar: “Netanyahu bir bebek katilidir. Sivilleri çocukları öldüren Netanyahu terörüyle müzik festivalinde gençleri tarayan Hamas terörü aynı şeydir.” Müzik festivalindeki katliamın İsrail askerlerince yapıldığı gösteren ses kayıtları ve görüntüler ortaya çıkmamış olsaydı bile, mezkûr söylem yanlış olmaktan çıkmayacaktı. Irak örneği 93 doğumlu bir olarak benim zihnimdeki yerini bile capcanlı korurken, “kimyasal silah” argümanıyla bir ülkenin nasıl talan edildiğini dün gibi hatırlarken bir İslâm yurdunu talan etmenin gerekçesinin doğruluğu ve yanlışlığı ile ilgilenmenin olsa olsa, kadro arayışındaki bir müstemleke siyasetçisinin işi olacağını düşünürüm. “Bu eylemler, teröre karşı savaş değil, bizzat Netanyahu terörüdür.” demek Netanyahu’suz bir İsrail’i sorun olmaktan çıkaran bir formül önermek anlamına geliyor. Netanyahu’ya karşı İsrail’de yapılan gösterilerin[2] “Bu hareketi İsrail bu denli güçlü ve yekvücut yapabiliyorsa bunu, devleti bir ‘sivil alan’ içermeyecek şekilde kurgulamasına borçlu.” tezimi doğrulayacak bir mahiyet taşıdığını düşünüyorum. İsrail’i ve taleplerini sorun olmaktan çıkaracak formül, sivil kabul ediyorsanız, “İsrailli sivillerin” de razı olacağı bir formül olsa gerek. Bu durumda ise sorum şu: Netanyahu’suz bir İsrail sorun arz etmeyecek mi?

66

Ahmet Bin Bella, Cezayir’in Fransa’ya karşı verdiği savaşta kendisine yoldaşlık eden ve sonrasında da kurduğu kabinede savunma bakanı olarak yer verdiği Huari Bumedyen’in orduyu arkasına alarak kendisini darbeyle hükümetten indirmesi üzerine konuşurken kendisine sorulan bir soruya şu minvalde cevap veriyordu: “O olmasaydı inanıyorum ki karşıma darbe yapacak başka bir Bumedyen çıkaracaklardı.” Bilinmesinde fayda var: İsrail’in İsrail olmak için Netanyahu’ya ihtiyacı yok. İsrail’in İsrail olmak için Hamas’a da ihtiyacı yok. Hamas, İzzeddin el-Kassam Tugayları ve İsrail’in hedef gösterdiği tüm yapılar kendini feshetse bile sürekli yeni istihdam ve ihdas süreçlerine tanıklık edeceğiz. Yeni Netanyahular istihdam edilecek ve İsrail işgaline ve terörüne meşruiyet kazandırmak için yeni Hamaslar ve yeni İzzeddin el-Kassam Tugayları hedef gösterilecek.

67

“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin İsrail’in saldırganlığına son verememesi acziyeti”ni ve “uluslararası toplumun derhal, iki devletli çözüm temelli bir barış süreci başlatması ihtiyacını” vurgulamak için bu kadar devlet başkanı bir araya niçin gelir? Dahası Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğu ve “Tüm Filistinli grup ve güçlere FKÖ çatısı altında toplanma ve FKÖ’nün liderliğindeki ulusal ortaklık çerçevesindeki sorumluluklarını yerine getirme” tavsiyesini niçin alır? İslam İşbiliği Teşkilatı’nın (İİT) bildirisi[3], Filistin’i Afganistanlaştırmaya dönük resmi bir vesika hüviyetinde kabul edilebilir. İİT’nin kendi meşruiyetleri tartışmaya açık olan unsurları göz ardı edilecek bile olsa, “Filistinli grup ve güçlere” meşru bir vasi atama hakkını nereden aldığı[4] sorusu göz ardı edilecek bile olsa, bu tavsiye, bu haliyle, Filistin’de gerçekleştirilen kıyım için üretilen mazeretlere hareket alanı açan bir yapı arz ediyor.


[1] Netanyahu “Bizim savaşımız aynı zamanda Batı’nın da savaşıdır.” derken haklı ve bu söz sadece siyasi-askeri ortaklığa işaret etmenin ötesinde anlamlar içeriyor, bkz. “Netanyahu: Hamas yok olana kadar savaş durmayacak”, Rudaw, 12 Kasım 2023, https://www.rudaw.net/turkish/world/111120239, (Erişim Tarihi: 13 Kasım 2023).

[2] “İsrail’in Hayfa kentinde Netanyahu karşıtı protesto düzenlendi”, 24 Tv, 12 Kasım 2023, https://www.yirmidort.tv/dunya/israilin-hayfa-kentinde-netanyahu-karsiti-protesto-duzenlendi-132960, (Erişim Tarihi: 13 Kasım 2023), “İsrail’de Netanyahu hükümetine yönelik eleştiriler yükseliyor”, Anadolu Ajansı, 11 Ekim 2023, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilde-netanyahu-hukumetine-yonelik-elestiriler-yukseliyor/3015901, (13 Kasım 2023).

[3] “İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi Bildirisi açıklandı”, Anadolu Ajansı, 11 Kasım 2023, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/islam-isbirligi-teskilati-ve-arap-birligi-ortak-zirvesi-bildirisi-aciklandi/3051051, (Erişim Tarihi: 13 Kasım 2023).

[4] Görünen o ki Filistin’e atanan vasi Mahmud Abbas’tan alınıyor: “Filistin Devlet Başkanı Abbas: ‘FKÖ Filistin halkının tek meşru temsilcisi’”, İhlas Haber Ajansı, 12 Ekim 2023, https://iha.com.tr/haber-filistin-devlet-baskani-abbas-fko-filistin-halkinin-tek-mesru-temsilcisi-1184195, (Erişim Tarihi: 13 Kasım 2023).

Yazar Hakkında

27 Aralık 1992’de İzmir’de doğdu. Lise eğitimini (Konya) Özel İsmail Kaya Lisesi’nde, üniversite eğitimini Gazi Üniversitesi’nde tamamladı. 2014’te Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini İbn Haldun Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde Heidegger’de varlık, hakikat ve sanat ilişkisi üzerine yazdığı tezle tamamladı. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Felsefe Tarihi ve Sistematik Felsefe doktora programında eğitimine devam ediyor. İlk şiir kitabı Kanımız Yerde Kaldı (Ebabil Yayınları) 2018’de, Ölüm Alışkanlığı (Ketebe Yayınları) ise Mart 2022’de yayımlandı.

1 Yorum

  1. Pingback: Not Defteri [68-74]

Yorum yaz