88

Bir yanlışı eleştirirken bir diğer yanlışa düşmemek. Maharetse, işte maharet.

89

Aksa Tufanı, varoluş edâlarıyla imânın yegâne imkân olduğunu gösteren Filistinlilerin sesi olarak, “merhaba” dedi ve mezkûr tarihin demir kubbelere sarılmış gayrimeşrû çocuğu İsrail’i, eş deyişle faizin ve ihtirasın vatansız, işgalci ve tamahkâr çocuklarını –neredeyse tüm dünyayı aksine inandırmış olsalar da– nihâî âkıbetlerini bizden çok daha iyi bildiklerini açık eden bir korkuyla yalınayak havaalanlarına koşturdu. Aksa Tufanı, dışarıda, Atina agorasının ve demokrasisinin kronik sorunlarıyla muallel uluslararası kurum ve kuruluşlar, devletler, stklar vd. kirli bir mutabakat içinde bir tür yeni hümanizmin paydaşları olarak iş tuttuğu, bu mutabakatın bizlerce de içselleştirildiği bir noktada gerçekleşti. İçeride ise, Türkiye’deki İslam karşıtı temayülün çoğu haksız sebeplerden mürekkep bir Arap nefreti üzerinden meşruiyet devşirme ve bazı sorun arz eden kurucu resmî tezleri aklama noktasında hız kazandığı bir döneme denk düştü. Tam da bu bağlamda Türkiye’de azımsanmayacak bir “İsrail trübünü”nün oluştuğunu ve İsrail terörünü talî kılacak söylemlerin yaygınlaştırıldığını gördük ve savaşın çok da “dışarıda” olmadığını bir kere daha müşahede ettik. Açıkça söylemeli: Kudüs’le ilişkimizi, bir kıble ilişkisi olarak değerlendiriyorum. Kendimizle ilgili kısmı da görünmez kılmamalı: Türkiye de kendisini var eden iradeyi mümkün kılan ilişkiyi, bu kıble ilişkisini hatırlamak durumunda, bir yüzyıl daha oyalanmakta yarar görmüyorsa.

Filistin’de yaşananlar, rücû dikkatiyle yaşamanın elde, dilde ve kalpte neleri hâsıl etmesi gerektiğini ertelenemez şekilde ve ayan beyan önüme koydu diyebilirim. Muhtemelin pekâlâ mümkün olabileceğine dair bir işaret fişeği olarak görüyorum Aksa Tufanı’nı. İmkân tasavvurum değişti. Ayrıca orada yaşananlar, dünyanın geri kalanında, –envâi çeşit mazeretle gerekçelendirilebilecek atâletleriyle– idarecilerin ve yetki sahiplerinin aksine, “sıradan insanın” fark yaratabileceği bir alanı görünür kıldı. Alışverişin psikopolitik, ekonomik dolayımları büsbütün fâş oldu ve kardeşeti yememenin, kardeşkanı içmemenin mâhiyeti açığa çıktı. Bu açığa çıkma sürecinde sanatçılar farkındalık oluşturacak öncü bir rol ne kadar üstlendi ve ne kadar üstlenebilir emin değilim. “Sıradan insan”ın rehberlik ettiği bir süreç yaşanan. Ya da şöyle söylemeli: Haddizatında kirli sermayenin, netâmeli şirketlerin ve medya gruplarının ağlarına göbeğinden bağlı olmayan “sıradan insan” deha anlatılarının çoktan boşa çıkarıldığı bir düzlemde oyun bozarak sorumluluk üstleniyor, sanatını icra ediyor; sokaklardaki performansıyla, kamusal alandaki yerleştirmeleriyle, anlamlı boyutlara taşıdığı boykot gibi yeni estetik girişimleriyle, biçim arayışlarıyla. Her zamanki gibi kulak veriyorum, kendime ve onlara: -mış gibi yapmanın ve yaşamanın sürdürülebilir olmadığı açık. -mış gibi yapmadan düşünme, yazma ve yaşama çabasını önceliyorum.[1]

90

Avrupa Birliği Dış Politika Şefi Josep Borrell, İspanya’daki Valladolid Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, Hamas’ın, El Fetih liderliğindeki Filistin Yönetimi’ni zayıflatmak amacıyla İsrail hükümeti tarafından finanse edildiği ifade etmiş.[2] Nereden bakılsa komik. “El Fetih’in liderliği” ifadesine mi, İsrail’in bu sözde liderliğe karşı bir zayıflatma çabası içine girecek kadar El Fetih yönetiminde bir güç veya potansiyel görmesine mi yoksa Hamas’ın İsrail tarafından finanse edildiğine mi gülmeli emin değilim.

Eskiden covert action operation denilen şey esas faili açığa çıkarmamak, tezgâhın müellifini ele vermemek adına yapılırmış. Görünen o ki, görülmemiş bir cendere içinde, yok denilecek imkanlarla pratiğe dökülen Aksa Tufanı’nın İsrail işgal güçlerini ve muhiplerini düşürdüğü acziyeti ve neticesinde içinde kaldıkları fecaatin sorumluluğunu inkâr etmenin yeni biçimi “biz yaptık” demeye dönüşüyor. Borrell’in ifadesi her anlamıyla kaybın esas faillerin acziyetini pekiştiyor ve her anlamıyla Aksa Tufanı’nın otonomisini teyit ediyor.

91

Avrupa Birliği Dış Politika Şefi Josep Borrell’in sözleri bizim için yeni değil. Tanıdık bir ses olarak işittim onun sözlerini. Çünkü Borrell ve benzerlerinin acziyet içeren beyanlarını ne gariptir ki mağrur bir külyutmaz edayla, onlardan önce buradan sarf etmeyi iş edinmiş insanlar içeride, karşımızda, yanımızda yöremizde. Durum bu haliyle, benim 7 Ekim 2023’ten beri dikkat çektiğim bir problemi gündeme getiriyor: Türkiye’nin istihdam problemini.[3] Aksa Tufanı’nı bir tarafa bırakalım, kendi varlığını, adını inkâr eden bir varoluş biçiminden söz ediyorum.

92

Umursadığım şu: Aksa Tufanı, İsrail işgal güçlerinin ve muhiplerinin imajında kapatılamaz ve görmezden gelinemez bir gedik açtı.


[1] Yeni Şafak’tan Merve Akbaş’ın “Bir yazar/şair olarak Filistin’de yaşananlar sizi nasıl etkiliyor? Tepkiniz günlük hayatınıza ve kaleminize/ eserlerinize nasıl yansıyor? Bu konuda toplumda bir farkındalık oluşturmak için bir yazar/ şairin sorumluğu sizce ne olmalı? Ne yapmalı?” sorularına verdiğim cevabı içermektedir. Diğer şair ve yazarların cevaplarını okumak için bkz. “Filistin’in intikamını sanatçılar alacak”, Yeni Şafak, 15 Kasım 2023, https://www.yenisafak.com/hayat/filistinin-intikamini-sanatcilar-alacak-4574748, (Erişim Tarihi: 29 Ocak 2023).

[2] “AB Dış Politika Şefi Borrell: ‘Gazze’de Hamas’ın kurulmasını İsrail finanse etti’”, Serbestiyet, 27 Ocak 2024, https://serbestiyet.com/haberler/ab-dis-politika-sefi-borrell-gazzede-hamasin-kurulmasini-israil-finanse-etti-155690/, (Erişim Tarihi: 29 Ocak 2023).

[3] Hasan Hüseyin Çağıran, “Türkiye’nin İstihdam Problemi”, 4 Ocak 2023, https://www.hazirkita.net/turkiyenin-istihdam-problemi/, (Erişim Tarihi: 29 Ocak 2023).

Yazar Hakkında

27 Aralık 1992’de İzmir’de doğdu. Lise eğitimini (Konya) Özel İsmail Kaya Lisesi’nde, üniversite eğitimini Gazi Üniversitesi’nde tamamladı. 2014’te Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini İbn Haldun Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde Heidegger’de varlık, hakikat ve sanat ilişkisi üzerine yazdığı tezle tamamladı. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Felsefe Tarihi ve Sistematik Felsefe doktora programında eğitimine devam ediyor. İlk şiir kitabı Kanımız Yerde Kaldı (Ebabil Yayınları) 2018’de, Ölüm Alışkanlığı (Ketebe Yayınları) ise Mart 2022’de yayımlandı.

1 Yorum

  1. Pingback: Not Defteri [93-98]

Yorum yaz