Gelinen nokta itibariyle, artık, İsmet Özel değil de “İsmet Özelcilikler” üzerine çalışılması daha doğru. Geçmişte lafazan 90 kuşağı şairlerinin yaptığını bugün yerli yersiz herkes yapmaya başladı. Siz bir hususta Özel’in düşüncesine katılmadığınızı söylediğinizde, Özel’den farklı bir şeyi dile getirdiğinizde, diğer tüm konularda ateşli bir Özel taraftarı olsanız dahi, Özel’in muhtemelen kendilerini de makbul kabul etmediği sınırlar içinde dolaşan birileri kalkıyor ve onun adına başlıyor konuşmaya. Muhtemeldir, kendi nesebinde bulanıklık olanlar ötekine berikine nesebi gayri sahih deme cüretini kendinde bulabiliyor. Gördüğü her balın tacirliğine soyunanlar en ufak eleştirinin altında dahi kin, haset, kıskançlık ve daha başka sebepler arayabiliyorlar. Halbuki bu kadar zor olmamalı, bir insanın bir konuda da yanılabileceğini düşünmek bu kadar zor olmamalı. Bu tapınma değilse bile, zihnen iğfal edilme durumudur.

Amerikalılığın kadiri mutlak bir tanrı gibi Türklüğün karşısında konumlandırılması, bu yapılırken Türklük sözleşmesinin sınırlarına aşırı bir riayetkarlıkla Evren Anayasası’nın ilk dört maddesinin bekçiliğinin yapılması konumunu eleştirilir bulmayanlar Özel’in tam da aynı bağlama oturan ve bir Esed muhibbinin ağzından çıksa kimseyi şaşırtmayacak (“yok Esed insanları öldürüyormuş da falan filan gibi manyakça”) sözlerini savunmaya devam edebilir. Üç Mersele’de “‘milli’ hedefleri İslami hedeflerle özdeş kılmak, büyük bir yanlışlığı peşinen başlatmak demektir” diyen Özel, Ağustos 2024’te “Türkler için millî olan her şey aynı zamanda dinîdir.” diyor. Bu geçiş, fikri takip açısından önemlidir.[1]

Özel’in çokça ifşaatını yaptığı sistem açısından şunu da düşünmek gerekir: Dini birtakım millî hedeflerin payandası kılanlar için İslam bir tür kapitalizmin katalizörü olmuş Protestanlık gibi, bir tür iç müttefik ve tetikleyici olarak değerlendirilebiliyor. Yani sizin Türk=İslam formülasyonunuz değil radikal olmak, istediğiniz kadar beri durun sizi halihazırda kurulan çatının ve zeminin harç taşıyıcısı konumuna getiriveriyor. Postulat olarak denklemde duran o Türklüğü sistem, Müslümanı hayrından uzak tutacak şekilde işe koşuyor ve sizi de Kenan Evren Anayasası’nın başına dikiveriyor. Gün gelip sadece Kürtçe şarkı söylediği için bile bir genç hâkim huzuruna çıkabiliyor ama siz sözde (“kafirle çatışmayı göze almak” bakımından) kapsayıcı ve fakat (“Kürtler asimile edilmelidir” bakımından) pratikte fevkalade dışlayıcı olan Türklük söylemini milliyetçiliğin yegâne geçer akçe olduğu bir iklimde üst perdeden söylüyor olmanıza rağmen derneğinizde toplanıp dağılabiliyorsanız sebebi budur. Bir diğer ifadeyle 2000’ler İsmet Özel’e bile en fazla Türklüğü İslama özdeş kılabilecek bir radikallik imkanı tanıdı ve günün sonunda ilk dört maddecilik noktasında hassas olan vasata dahil etti.

Özel hiçbir zaman geldiği yerin kendisinde bıraktığı idrak biçimini terk etmedi, şiirinde de yazısında da politik duruşunda da. Bunun kıymet arz ettiği yerler olduğu kadar problem teşkil eden tarafları da olduğu, bana kalırsa, muhakkak. Şiirde demek istediğimi Özel ve mesela bir Karakoç şiirini yan yana koyup okuyan ve asgari bir şiir dikkatine sahip olan herkes anlayabilir. Erbain kırk günlük halvet devresini tamamlayan birinin değil daha çok edası üzerine düşünmüş bir ev partizanın erbainidir. Bir Yusuf Masalı’nda partizan hırka giyer ama nefesi tüm çarpıcılığına rağmen uzun erimli değildir. Partizan, Hızır’la üçüncü taş çatlasın onuncu buluşmasında gerisin geri dönmüş gibidir. Of Not Being a Jew’da bir tür dekonstrüksiyon devreye girer. Özel orada kendi anlam dünyası içinde ve Türkçe söz diziminin el verdiği ölçüde bölme, parçalama ve yeniden ifade etme imkanlarını yoklama işini yürütür. Özel’in sesinin okuru olarak hem Özel’in diğer yazdıklarına hem de muhataplarının ne dediğine sağır olanların Erbain ve Bir Yusuf Masalı’nın ötesine geçememesinin sebebi budur. Yeni Devir’de Milli Gazete’de, Yeni Şafak’ta yazan Özel’den bugüne de gelemediklerini düşünüyorum. Özel’in Bardakçı karşısındaki sözlerinden hareketle, “iyi şair ama kötü düşünür, olur mu öyle saçma şey” diyenler evvela tutarlı olmak için Of Not Being a Jew’ü okumalılar ki şairin önemli bir dönemini görmezden gelme alışkanlığını terk edebilsinler. Bugün yazıp söylediklerini de. Dünün yanlış yerinde kalıp, bugünün en savunulmayacak yerinden İsmet Özel müdafiliği yapmanın kafirle çatışmayı göze alanlar dahil hiç kimseye bir faydası yok.

Düşüncem şu: Politik bakımdan da Özel’in son zamanlarda sıkça dolaşımda tutulan Esed savunusu bir istisna teşkil etmiyor. Kâinatın politik bağlamını Amerikalılığın kadiri mutlak varlığı ve karşıtlığı üzerinden okuyanlar Leninist, Stalinist, Maocu ve ezcümle Türkiye’ye özgü bir Avrasyacılık denilebilecek bir terkibin mahdumlarından oluşuyor. Partizan, kravat üzerinden Suriye’de on yıllardır bedel ödeyen insanların cümlesinin sıhhatini ilk dakikadan Amerikancılıkla mezata çıkarıyor fakat ne hikmetse Moskova hattının etki ajanlarından biri gibi konuşmakta hiçbir beis görmeyebiliyor. Türklük Walt Whitman sesi, Ezra Pound edası ve Heidegger düşüncesinin yerli ve milli terkibiyle ortaya çıkarılabilecek bir halita olmasa gerek. Amerikalılığa karşı tutulacak saf da Kenan Evren Türklüğünün, her cümlesini kırk teville ele alarak tekrar etmeye çalışan ikinci sınıf müptezellerin ve Esedgillerin yanı olmasa gerek. Cümle kurarken ayrım gözetmeksizin insanları külliyen zan altına iten birinin hak ettiği dil de bundan fazlası olmasa gerek.


[1] Konuya ilişkin detayla için daha önce kaleme aldığım 150 ve 153 numaralı notlara bakılabilir.

Yazar Hakkında

27 Aralık 1992’de İzmir’de doğdu. Lise eğitimini (Konya) Özel İsmail Kaya Lisesi’nde, üniversite eğitimini Gazi Üniversitesi’nde tamamladı. 2014’te Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini İbn Haldun Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde Heidegger’de varlık, hakikat ve sanat ilişkisi üzerine yazdığı tezle tamamladı. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Felsefe Tarihi ve Sistematik Felsefe doktora programında eğitimine devam ediyor. İlk şiir kitabı Kanımız Yerde Kaldı (Ebabil Yayınları) 2018’de, Ölüm Alışkanlığı (Ketebe Yayınları) ise Mart 2022’de yayımlandı.

1 Yorum

  1. Pingback: Not Defteri [160]

Yorum yaz